Günübirlik bir haftasonu gezisinde doğayla yakınlaşırsın, bir parça ve birkaç saatliğine özüne dönük zaman geçirme fırsatın olur. Belki bir doğa yürüyüşü, bisiklet turu vs..
Ayağının altında çıtırdayan, kıtırdayan toprak, kum, kuru dal ve yaprağı dinle. Sırayla kulakların tüm menzili tarasın. Hepsini ayrı ayrı topla. Tek tek incele. Nefesini farket. Yol kenarındaki çalı içlerinden gelen hışırtıyı duy. Bir kertenkele mi kıpırdadı? Ahh bak! Az önce arkanda kalan ağaçtan bir kuş havalandı. Kanatlarını farket, yarattığı rüzgarın ağaçtaki kıpırtısını. Yüzlerce metre içinde duyabildiğin kadar farklı çeşitte kuş sesini, her bir türü ayırd edebildiğin kadar tek tek dinle. Sürtünen kozalakları, cırcır böceklerini, karşı yamaçtaki köyden gelen köpek havlamasını. Bunu yaptıkça, inanılmaz bağımlılık yaptığına, ruhunu okşadığına, duyularının mükemmelliğine ve büyüsüne hayran bıraktığına, hayat ve enerjiyle, coşkuyla dolduğuna şahit olacaksın. En az yirmi, belki 30 küsür farklı sesi duyabilirsin. Daha önce hiç farkında değildin!
Ne o? Yoksa kulaklıklarınla mı geziyorsun asıl yuvanda. Sakın ha. Evde, işte, arabada zaten saptırılmış, yalan dünya düzeninin hoparlörleri sürekli kafanda patlıyor.
Özüne dön. Ruhunu, bedenini tatmin et kardeşim. Gerçekliğini geri al artık! Uçan kuş ol, hışırdayan yaprak ol; tüm ormanın manzarasına hakim ağaçda. Ayağının altından akan toprak ol. Toprak kadar saf ve verimli ol. Kayanın içindeki küçücük delikten, 3-5 kum tanesinden fışkıran mucizevi çiçek ol. Rüzgar ol; vadiye dol. Deniz ol; çakılları okşa, yılmadan, incitmeden.
Özüne dön, hemen.
İNSAN OL!
0 yorum: