Blogumdaki kaynak belirtilmemiş tüm yazılar Emre Güney'e aittir. Kaynak gösterilmeden kullanılamaz. Blogger tarafından desteklenmektedir.

Yaratıcı olmak

By | 6 comments
Her sabah gözünüzü açtığınızda o günün nasıl geçeceği hakkında seçim yaparsınız.
KOCA BİR YANLIŞ! 


Bunu her saniye yaparsınız. Bir şeyi görüp algılamanız arasında, duyup işitmeniz arasında, hissedip yorumlamanız arasında, yanınızda biten bir sorun/kavganın cereyanını algılamanızdan hemen önce çok ama çok kısa bir an vardır. İşte tüm kıvılcım orada saklı. Orada miskin, karanlık, boğuk bir fırsatta var sizin için; eflatun-beyaz bir ışık ve altın bir anahtar da. Bu an öylesine kısa ve incedir ki, çoğunlukla farkındalık dışıdır. Bu yüzden verdiğimiz tepkilerin, bunların yarattığı duygusal etkilerin tamamen ve kesinlikle otomatik ve yerinde olduğunu düşünürüz. ÖYLE DEĞİL!


Bu özel anı farkında olmak ve bunu kullanmak büyünün ta kendisidir. Bu duygusal özgürlüktür. Olanlar ve bunlarla yaşadıklarımız üstüne tam kontrole olanak sağlar. O Tanrı parçacığıyla konuştuğunuz, yaratımı etkileyip seçimi yaptığınız mübarek andır! Bu an üzerinde kontrol, duygusal özgürlükten de öte, resmi sizin boyamanız için elinize fırçanın verilmesidir. 

Bu zihnen takip edip karışması oldukça güç bir an ve olanaktır. Ancak belli ruhsal doygunluğa erişmiş ya da sezgisel ve bilinç olarak insan-üstü bakışa sahip olmuş kişi bu anın yönetimine otomatik olarak sahip olmaya başlar. Artık imanı öylesine kuvvetlenmiştir ki Matrix filminde Neo'nun gizemi çözdüğü o ilk andaki bilişe sahiptir ve evrenin dinamiklerini kontrol edebilmektedir. Bunun farkedişi ve ilk kontrolü oldukça zor olsa da sürekli ve otomatik bir hal alması kendiliğinden ve kolaydır.


Aslında "Ne halt biliyoruz ki" filminin özetini yapıyorum. Gözlemci realiteyi etkiler. İhtimaller sıralıdır, ve onları "anda" siz seçersiniz. Evet buna inanması zor, ama nice unsurlar vardı ki değil inanması akıldan geçirmesi delilik/zırvalıktı; yıllardır bilim ve gerçekliğimizin bir parçası oldular. Evrende hiç bir şey imkansız değildir, çünkü hepsi yaratımdır ve tüm şuurlu, bilinçli varlıklar birer yaratıcıdırlar. Sonuçta vardığımız nokta, sorunlara karşı sunduğumuz çözüm hep aynıdır. Aynı yere geliyoruz. Manevi, ruhsal doygunluk ve bilinç. Yüksek farkındalık ve ruh-madde ilişkisini anlamak, hatta ruh-madde evliliğin nedenini anlamak bizi hayatın her alanında istikrarlı bir başarı, tatmin ve mutluluğa götürecektir. Dahası, kazandıracağı bu beşeri hazlardan da öte bu blogun sizi götürmek istediği asıl yere geliyoruz... 3D'de yaşarken 4D'yi deneyimlemek! Ölmeden ölmek. Yükseliş dediğimiz tam da budur ve şimdi, burada başlamıştır! Bir şeyleri beklemeyi bırakın. Bekledikleriniz önünüze ödül olarak serilecektir. Siz törene başlayın, havai fişekleri yüksek kudrete bırakın. Havai fişekler törenin sonundadır. 


Bu görüşün bilimsel yönüyle ilgili daha ileri gitmek isteyenler için araştırma önerilerim:

Kedi Gözü Nebulası @ Ejderha Takımyıldızı

Sonraki Kayıt Önceki Kayıt Ana Sayfa

6 yorum:

  1. Bak şimdi acayip gaza geldim gene... İyi moral oldu bu yazı, sağolasınız Emre Bey...

    YanıtlaSil
  2. Eğer izniniz olursa ve izninizle bende bu konuda bir yorum yapmak istiyorum. Yazılmamış bir kitap, çekilmemiş bir film ve söylenmemiş bir söz olmayı seçmediğime göre ve paylaşmayı, paylaşılmayı istediğime göre buraya sığdırabileceğimden fazlasını içeren yorumum ve gerçekliğim için yine izninizle ve değerlendirmenizle yayınlanmak ,ve mümkünse değerlendirmenizle, ilgilenenleri ve okumak isteyenleri bloguma davet ediyorum. Lütfen paylaşmak istemezseniz yayınlamayınız. Hisleriniz değerlidir. Kendime kırgınlığım olmayacaktır. Ben denemeden ve bir diğerimle birlikte ölçmeden ve ölçümlemeden denemelerimin sonuçlarını ölçümleyemem, bilemem ve öğrenemem. Paylaşma isteğimin kişisel ve kendime ait olduğunu düşünmüyorum ancak hislerimden emin değilim ve bilmiyorum. Belirsizlikler taşıyorum...
    http://isiklidusler.blogspot.com/

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Sayın ışıklıdüşler, yazdıklarınızı okuyunca ağzımdan birden sarkastik kelimesi çıktı. Açık ve niyeti belli olan net cümleler kurmanız dileğimle.

      Sil
  3. Emre Bey, Niburu Konseyi kanallığı ABD'nin Suriye ve İran'ı işgal etmek amacıyla kaza süsü verilmiş bir nükleer patlama planladığını ve İran'a saldıracağını ancak bu saldırının 3.Dünya Savaşı'na ve dolayısıyla nükleer savaşa sebep olup yeryüzünü cehenneme çevireceğini söylüyor... Sağ kalanların bile yaşamak istemeyecekleri bir cehennem... Niburu kanallığı bu güçlü olasılığı değiştirmek için bazı önerilerde bulunuyor... Ama ben buna inanmıyorum, zira Kryon vb gibi birçok "sağlam" kanallık asla bir nükleer savaşa izin verilmeyeceğini daha önce pek çok kez bildirmişlerdi. Bu 3.Dünya Savaşı çıkmayacak anlamına gelmiyor tabii, sadece böyle bir savaşta nükleer silahların değil konvansiyonel silahların kullanılacakları anlamına geliyor... Niburu ise şaibeli bir merkez... Binlerce yıl önce Mezopotamya'yı işgal eden uzaylı tanrıların (Nefilimler) gezegeni... Yarattıkları insan ırkını köleleştirerek altın madeni çıkarttıran negatif uzaylı uygarlık... dolayısıyla onların kanallığına inanmak olacak birşey değil... Doğruyu söylediklerinde bile (akışı değiştirme önerileri vb) (tıpkı Siyonistler gibi) işin içinde bir iş ve öküzün altında buzağı aramak haklı bir davranış olur... Kısacası, sizin bu Niburu vb kanallıkların ortaya koydukları kötü olasılıklar hakkında size ulaşmış yeni bilgiler var mı diye merak ettim...

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Kötü olasılıklarla ilgili bir bilgi bana ulaşmadı. Öyle bir şey sezsem de okumuyorum. Yani kehanet niteliği taşıyıp da bir de olumsuz ise reddediyorum. Ama başka olumsuz verileri değerlendiriyorum.

      Sadece şunu söyleyeyim. Savaş, nükleer silah kullanımı, küresel afet KESİNLİKLE beklemiyorum. Bölgesel toplu can kayıplarında afet nedneli artışlar olabilir. Hasta olanlarda hızlı ayrılmalar, tüm kazalar da artabilir. Ama diğer olasılıklar değil. Nereden biliyorsun diye sorabilirsin. :) Eskiden hislerim derdim. Ya da olumlu oyunun parçası olmak istiyorum derdim. Şimdi yeni birşey daha söylüyorum. Sistemi anladım. Öncesinde, şimdi ve sonrasında ne olduğumuzu/olacağımızı anladım. Dünya dışı süreci anladım. İşlerin işleyiş biçimini, ruh-madde-dünya döngüsünün prensibini anladım. Bunu anlamamış olsam da son adımda şunu derdim.

      Hepsi O'nun izniyle ve bizim de planımızla olmaktadır. Hepsi bizi aynı yere götürecektir ve ölüm yoktur. Bu durumda korku, endişe de ortadan kalkar. Tabii bunu hücrelerinde de hissedebildiğin ölçüde. Selamlar :)

      Sil