...robotik hayatlarının esaretinde, hipnoz halinde koşuşturuyorlar. Onlarla en katı dünyevi konular hariç hiçbir şey konuşamazsınız. Boş lakırdıyı, dedikoduyu severler. Biz de ucubeliğimizle ve "dünyadan kopukluğumuzla" kalırız. Oysa dünyaya ve hayata bağlılığımızdan ve sorumluluğumuzdandır bu ilgimiz; kimse bilmez. Onları hayata bağlayan şey de illüzyonla oynaşmacadır. Kapitalizmin kucaklarına bıraktığı oyuncakları kör topal ellerine alırlar, ağızlarına sokar çıkarırlar. Sonra birbirlerine gösterip oynarken yere düşürür, yine ağızlarına alırlar. Bebek gibiler. Ama bebeklikten de geriye gitmiştirler. Bebek böylesi kirlenmiş ve uyuşmuş değildir ve en azından her şeye eşit mesafededir, yargısız, korkusuz, cesur ve meraklıdır. Merak bile kalmamış artık. Onlar için her ay aynı maaşı alıp tamamını her ay aynı yere dökebilmek ve bu düzeni bozmadan yemek, içmek ve sıçmak en büyük konfordur, en huzurlu zenginliktir.
Bu yüzdendir dara düştük. En büyük lüksümüz AÇIK ve MERAKLI KAFALARLA konuşabilmek artık. Tatilinde, seyahatinde, oyununda, eğlencesinde değiliz. Güzel yataklar, hızlı arabalar değil; bir çift demli çay ile bir ağaç dalı altında kuru bir sedirde bağdaş kurup bekleriz. Bir çift meraklı göz, iki tatlı dil... Aşıkları bulalım hele, dört nala atar yüreğimiz, ağzımızı kalbimize yetiştiremeyiz. Sevgiyi kelimelerde arayan değil, doğanın her santimetre karesinde göreniz. Zaman zaman dolar gözlerimiz... Saklanırız o zaman. Kalabalıklardan çıkar, O'nu ararız.
Yaşamak şakaya gelmez; büyük bir ciddiyetle yaşayacaksın.
Bu yazının çıkmasına sebep olan Serihan C.'ye teşekkürler.
Size tüm kalbimle teşekkür etmek istedim paylaştığınız tüm bilgiler ve yaydığınız ışık için. Sevgilerimle..
YanıtlaSil